“Dünya, itaatsizlikle
var oldu ve itaatle yok olacak.” diyor Erich Fromm. José Saramago
da Kabil’de insanlığın başlangıcına uzanıyor; onu var eden bu ilk
itaatsizlik eylemine…
Ama Adem ve Havva’yı almıyor
merkeze. Çünkü insandan doğan ilk insan Kabil ve biz onun temsiliyiz, o da
bizim… Yani düzeneğin merkezinde yer alan Kabil, aynı zamanda biziz;
merkezdeyiz. Kabil’in, kardeşi Habil’i öldürmesi, onun hikâyesinin insanlığın
hikâyesi olduğunu gösteriyor. Çünkü insan, aykırı olandır; o, hayvanların
aksine, doğaya ve kurallara aykırı olduğu, karşılığında yaratıcı ve emrindeki
doğa tarafından cezalandırıldığı sürece insandır.
Nobel ödüllü Saramago’nun,
ölümünden önce yazdığı bu son romanı ancak ölümünden sonra basılabildi; klişeleri
usta ironisiyle besleyip önümüze sunan yazar, meğer ömrünün sonuna doğru
insanlığın başlangıcını yazmış.
Daha önceki romanı İsa’ya
Göre İncil, Yeni Ahit’ten uyarlamaydı; ve birçok polemiği de yanında
getirmişti. Öyle ki Portekizli yazar kalan ömrünü sakince geçirmek istemiş,
Kanarya Adalarına yerleşmişti. Son romanı Kabil ise, Eski Ahit’ten, oldukça
iyi bilinen öykülerden uyarlama. İşte bu devrede Saramago’nun kendine has
lezzeti olan üslubu ve modern şüpheciliği giriyor devreye ve Ademoğlu, Tanrı,
Din üçgeninde, inançlarımızı sorgulamaya götürüyor, zihnimizde kurgulanmış
kavramları yeniden tartmaya çağırıyor bizi.
Roman, Adem ile Havva’nın
itaatsizlikleri sonucu ‘yaşam’ ile cezalandırılmalarıyla başlar. Adem ile
Havva, bir türlü yaşamın sıkıntılarına anlam veremezken büyük oğulları, Tanrı
tarafından reddedilen Kabil, Tanrı tarafından kabul edilmiş kardeşi Habil’i
öldürür. Ama Saramago’ya göre Kabil bencil ve kötü olan değil; aksine sorgusuz
itaat eden ‘iyi’ler ve onların eylemleri kötü olan. Bu şüpheci kardeş katili,
“eylemlerine akıl sır ermeyen Tanrı”ya, onun kendisinin de aslında o kadar
masum olmadığını söyler. Onu, kadere hükmetme gücü olduğu halde olacakları
durdurmamakla suçlar. “Efendi” Kabil’in yargısına hak vermekle beraber, yine de
kulunun bu cinayeti kendi hür iradesiyle işlediğini, bunun cezasız kalamayacağını
söyler ve onu dünya üzerinde zamansız, amaçsız dolaşmaya mahkum eder.
Lanetlenen Kabil, bitirilememiş Babil Kulesi’ne, Tanrı’nın gazabına uğramış
Sodom ve Gomore’ye gider; İbrahim’in oğlunu kurban etme teşebbüsüne tanık olur;
femme fatalelerin ilki Lilith ile tanışır; servetlerin servetine sahip
Eyüb’ün uğradığı felaketleri görür ve kendini Nuh’un gemisinde bulur. Her
yolculuğunda, yaşananlara bir şekilde etkisi olur; Tanrı’yı ve onun akıl sır
ermeyen eylemlerini gözlemler; sorular sorar, cevaplar arar. Zaman zaman aradığı
cevapları ona vermek üzere Tanrı belirir karşısında; ama aldığı hiçbir cevap, Kabil’in
şüphelerini gideremez ve Kabil, kardeşini öldürerek yapmaya çalıştığı şeyi
-romanın tadını kaçırmamak adına bunun ne olduğunu belirtmiyoruz- nihayet nasıl
yapacağına karar verir ve içinde en ufak sızı dahi duymadan eylemini
gerçekleştirir. Çünkü biliyordur ki, “İnsanların tarihi, tanrı’yla
anlaşmazlıklarının tarihidir; o bizi anlamaz, biz de onu anlamayız.”
Kabil’in kapağında Tiziano Vecellio’nun 1540’lı yıllarda yaptığı yağlı boya
tablosundan, Kabil ile Habil figürleri var. Ressam, tabloda bizlere,
yalvarırcasına elini kardeşine uzatmış yerde yatan Habil’in ızdırabını hissettirir.
Çünkü figürleri, yerden yukarıya doğru görürüz, neredeyse Habil’in gözünden…
Buradan hareketle Vecellio’nun tablosunda temsilimizin Habil olduğunu
düşünebiliriz; acı içinde kıvranan, katledilen… Ama Saramago romanında, bizi
zaman zaman Habil yerine koyuyor olsa da, daha çok Kabil’e benzediğimiz
sonucuna varıyoruz. Ayrıca romanda bildiğimiz, üzerinde düşünme ihtiyacı dahi
hissetmediğimiz birçok şeyle, bu kez düşünmek kaydıyla yüz yüze geliyoruz.
Bunlardan en ilginci de itaat etmedikçe insan olabildiğimiz gibi ilginç, insanı
derin düşüncelere sevk eden cümleler. Bu yönüyle felsefeyle iç içe bir kurgu
sunmuş yazar bize bu son kitabında. Ve sorular… İnsanların asırlardır cevap
bulamadığı soruları, yüz elli iki sayfaya tüm çıplaklığıyla ve olanca ilginçlikleriyle
sığdırmış. Işık Ergüden oldukça başarılı çevirisinde, Saramago’nun özgün
yazımına sadık kalmış ve karşımıza bir çırpıda biten mükemmel bir roman çıkmış.
José Saramago
Çeviren
Işık Ergüden
Kırmızı
Kedi Yayınevi
152
sayfa
İnceleme: Taraf Kitap Eki, Ocak 2012